AFRİKA BOYNUZU, UNUTTUĞUMUZ RESİMLER:SOMALİ
Somali Afrika Kıtası’nın en doğu ucunda yer almaktadır. Haritadaki konumuna bakıldığında denize doğru uzanan bir boynuzu andırmaktadır. Somali toprakları Kuzeybatıda Cibuti, güneybatıda Kenya, kuzeyde Aden Körfezi ve Yemen, doğuda Hint Okyanusu, batıda Etiyopya ile çevrilidir. Somali Afrika Kıtası’ndaki en uzun sahil şeridine sahiptir. Süveyş Kanalının 1869 yılında açılmasıyla Kızıldeniz ve Aden körfezinin uluslararası bir geçiş yeri ve önemli bir liman haline gelmesi Somali’nin değeri daha da artmıştır. Akdeniz’i Süveyş Kanalı-Kızıldeniz-Aden Körfezini Bab’ül Mendeb vasıtasıyla Hint Okyanusuna bağlayan deniz ticaret yolunun girişini ve doğu kıyılarını Arap Yarımadası’ndaki konumuyla Yemen kontrol ederken, batı kıyılarını Somali kontrol etmektedir.
Somaliler, Samaal ve Saab olmak üzere iki ana gruba ayrılmıştır. Samaal;aynı atalara sahip olan Darod, Isaaq, Hawiye ve Dir kabilelerini içerirken Saab Rahanweyn, Digil ve diğer küçük grupları içeren kabilelerden oluşmaktadır. Somalilerin ataları, Hamitic ve Cushitic olarak sınıflandırılmaktadır. Köken olarak, Hamit soyu ancak kültürel olarak Cushitic halkı ile bağlantılıdırlar. Somaliler, ekvatora yakın bölgeden göç eden insanlar, Arap göçmenler; Arap Yarımadası, Basra Körfezi ve Hindistan’dan gelerek Somali boyunca uzanan iki nehir yerleşen tüccarlardan meydana gelmektedir. Coğrafi olarak Somali’deki etnik gruplar göreceli alt etnik gruplara ayrılarak farklı yerlerde dağılmıştır. Tarihsel olarak, Samaal aileleri göçerleri; Saab aileleri ise Shabelle ve Jubba nehirleri arasında tarımla uğraşan köylüleri ifade etmektedir.[1] Kabilelerin çok etkin olduğu Somali’nin 2017 yılı tahminlerine göre nüfusu 11 milyonun biraz üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Çin ve Hindistan’dan başlayan Baharat Yolunu kontrol etmek isteyen ülkeler tarih boyunca bu bölgede hakimiyet sağlamak için güç mücadelesinde bulurken bölge insanına faydadan daha çok zarar vermişlerdir. Kendi topraklarında kabile anlayışı ve geleneksel yapının oluşturduğu yazılı olmayan kuralların geçerli olduğu yönetim anlayışı ile barış içinde yaşayan toplumlar sömürgeci güçlerin bölgede belirmesinden sonra beraberlerinde getirdikleri böl parçala yönet ve devletleşme anlayışının da (kendi kontrollerinde küçük uydu devletçikler oluşturma isteği) etkisiyle iç savaşların ve toprak anlaşmazlıklarının sarmalında bugüne kadar gelmişlerdir.
1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra karada olduğu kadar denizde de süratle büyüyen, dünya hâkimiyeti fikriyle İslam’ın temsilciliğini yapan Osmanlılar, 1517 de Memlûk Devleti’ni ortadan kaldırarak Mısır’ı ve onun hâkimiyeti altındaki Kızıldeniz kıyılarını ele geçirince bu ülkenin Portekizlilerle yaptığı mücadeleyi de devraldılar[2].
Kutsal toprakları (Hicaz’a bağlı Mekke ve Medine) korumak amacını güden Yemen’in fethi 1538’de sağlanmıştır. Bu tarihten sonra Yemen’in hemen karşısında yer alan ve halkının tamamı 7’nci yüzyılda Müslüman olan Afrika Boynuzu Portekiz ile Osmanlı arasında güç mücadelesine sahne olmuş ve 1559 yılında Osmanlı hakimiyetine girerek Habeş Eyaletinin bir parçası haline gelmiştir.
1875 yılı ortalarında Osmanlılar Kuzey Somali’yi yıllık 15 bin Osmanlı lirası karşılığında Mısır’a bıraktılar. Böylece Mısır idaresi Osmanlıların kabulüyle Kuzey Somali’de yerleşmiş oldu. Mısır bütün Kuzey Somali topraklarını istila ettikten ve yerleştikten sonra Güney Somali’ye istila etmek için hareket geçmiş ve bu teşebbüse başarılı olamamıştır. Ancak 1884’e gelindiğinde Mısır hem kendi sorunları ve hem de yabancı baskısı nedeniyle buralardan çekilmek zorunda kalmıştır. Mısır kuvvetlerinin çekildiği Kuzey Somali’ye İngilizler yerleşmiştir.[3]
İngilizler, isyan sonrasında Mısır’ı işgal ederken (11 Temmuz 1882) bir taraftan da Sudan, Somali ve Kızıldeniz sahillerine yerleşmeye başladılar. Osmanlı Devleti, işgal edilen yerlerde diplomatik yollardan hak iddiasında bulundu ve Zeyla (Zeyla Adası bugünkü Somali kıyılarında olan bir Osmanlı adası olup, Osmanlı Devleti’nin Somali’deki merkezi demek daha doğrudur) ile Masavva (Osmanlı Devleti’nin Kızıldeniz’deki en önemli adalarından biri bugün Eritre sınırlarındaki Masavva Adası’dır. Yaklaşık 400 yıla yakın Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinde kalan bu ada aynı zamanda İtalyan işgaline karşı da direnişin merkezi olmuştur) arasındaki sahilde tekrar idaresini tesis etti (1884).[4]
1884-1885 yılları arasında Berlin’de düzenlenen Berlin Konferansı sonucu neredeyse Afrika kıtasının tamamında olduğu gibi, Somali halkının yaşadığı bölgeler etnik nüfus dikkate alınmadan Etiyopya, Fransa, İngiltere ve İtalya tarafından beş ana bölgeye ayrılmıştır. Osmanlı Devleti’nin Zeyla’daki hâkimiyeti 1916 senesinde sona ermiştir.
Somali halkı, 1856-1920 yılları arasında topraklarını paylaşan sömürgeci güçlere karşı kurtuluş mücadelesi vermiş fakat orantısız bu mücadelede başarılı olamamıştır.
İngiltere’nin kontrolünde ve koruyuculuğundaki Kuzey Somali ile İtalyanların vesayeti altında bulunan Güney Somali 1960 yılında birleşerek bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Fransızların kontrolünde olan ve Somali toprağı olarak kabul edilen Cibuti ise bağımsızlığını ancak 1977 yılında kazanabilmiştir. İngilizler bölgeden çekilirken Somali topraklarının bir kısmını Kenya’ya, bir kısmını ise Etiyopya’ya (Habeşistan) vermişlerdir.
Sömürgeci güçler bölgeden çekilirken Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında yaptıklarının aynısını yaparak Somali’yi de uzun yıllar oyalayacak toprak sorunları ve kabile savaşları ile baş başa bırakarak bu topraklardan çekilmişlerdir. Ülkenin kuzeyinde yer alan önce Osmanlının daha sonra İngilizlerin hakimiyetinde olan Somaliland bölgesi bağımsızlığını ilan etmiş; yine ülkenin kuzeydoğusundaki kabilelerin kontrolünde olan Puntland bölgesi merkezi hükümetten ayrı bir yönetim talep etmiştir.
Etiyopya’nın güneyi olan Ogaden bölgesi ise yine Somali soyluların yurdu olup toplam 370 bin km2’ye yakın toprağa ve 4.5 milyonluk nüfusa sahiptir. Burası önce 1897 yılında Etiyopya imparatoru İkinci Menelik tarafından İngiltere’den anlaşmayla alındı. 1936’da İtalya’ya kaptırıldıysa da 1942’de tekrar İngiltere’nin işgaline uğradı ve son olarak 1954 yılında Etiyopya idaresine alındı.[5]
Albay Mohamed Siad Barre, 1969 yılında askeri bir darbe ile yönetimi devralarak ulusal birlikteliğin oluşturulmasında Sovyetlerden yardım almış, sosyalist anlayışını benimsemiş ve başarılı olmuştur. 1977 yılında Ogaden bölgesini geri almak maksadıyla Etiyopya ile bir savaşa girişmiştir. Savaş öncesinde Somali’ye yardımda bulunan Sovyetler birliği savaşın başlamasından sonra Etiyopya tarafında yer almış; baskılar üzerine 1978 yılında Somali geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu savaş sonucu bölgede büyük çapta ölümler yaşanırken 1,5 milyon insan yer değiştirmek zorunda kalmış, mülteci kamplarında çadır hayatı yaşamaya başlamış ve zaten kötü olan ekonomi yardımların da kesilmesiyle daha kötü bir hal almıştır. Söz konusu savaş Somali’nin devletleşme sürecini başarısızlığa uğratmış ve 1991 yılında Siad Barre’nin devrilmesine kadar devam etmiştir.
Somali’nin bağımsızlığı sonrası tarihinde, 1977-78 yıllarında Etiyopya ile yaşanan Ogaden savaşı önemli bir dönüm noktasıdır. Bu savaşta başlangıçta Somali kuvvetleri Ogaden’e girmiş, ancak SSCB ve Küba’nın Etiyopya’ya yardım etmesiyle 25 bin civarında kayıp vererek geri çekilmiştir. Bu savaştan sonra Somali’nin SSCB ile bozulan ilişkileri ABD ile ikame edilmiştir. Ogaden savaşının ağır faturası, Siyad Barre’nin askeri rejimine karşı tepkileri artırmış ve çeşitli kurtuluş hareketleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki 1978’de kurulan Somali Demokratik Kurtuluş Cephesi (Somali Salvation Democratic Front (SSDF) olmuştur. Çoğunlukla Majerten aşiretinden destek alan bu hareket, ülkenin kuzeydoğusunda etkinlik kazanmış ancak hükümet kuvvetleri tarafından sertlikle bastırılmıştır. 1981’de ise İshak kabilesinin ileri gelenleri tarafından Somali Ulusal Hareketi (Somali National Movement (SNM) kurulmuş ve yıllar içerisinde kuzeybatı bölgelerinde etkinlik kazanmıştır. Barre rejiminin sert tedbirlerine rağmen gerginlikler artmış ve iç çatışmaya dönüşmüştür. 1988’de kötüleşen iş savaş yıllarca sürmüş 60 bine yakın insan ölmüş, 400 bine yakın Somalili Etiyopya’ya sığınmıştır. Aynı sayıda Somalili ise ülke içinde yerlerini terk etmiştir.[6]
1960 yılında eski bir İngiliz koruyucusundan ve bir İtalyan kolonisinden yaratılan Somali, otuz yıl süren bir beraberlik sonrasında 1991 yılında Somali Merkezi Hükümet Başkanı Siad Barre’nin askeri rejiminin devrilmesinin ardından korkunç ve kanlı bir iç savaşın içinde kalmış; yetmezmiş gibi İngiliz Somaliland’i ayrılma isteğinde bulunmuş, bağımsızlığını ilan etmiş, belediye, parlamento ve cumhurbaşkanlığı gibi kurumlarını oluşturmuş fakat tanınma veya merkezi hükümete dahil olma konusunda bugüne kadar devam eden görüşmelerde herhangi bir sonuç alınamamıştır.
Bari, Nugaal ve Kuzey Mudug bölgeleri, 1998 yılında kendi kendini yöneten ancak bağımsızlığı amaçlamayan, yarı-özerk bir Puntland devletini kurmuş; aynı zamanda meşru, temsili bir hükümeti yeniden yapılandırmaya yönelik adımlar atmış, ancak bazı iç çekişmelere maruz kalmıştır. Puntland ile Somaliland arasında sınırların belirlenmesi ve toprak paylaşımı konusunda problemler yaşanmıştır.
Somali Birleşmiş Milletler Operasyonu (United Nations Operation in Somalia-UNOSOM), barış gücü ve insani yardımlar vasıtasıyla Somali’deki iç savaşın yarattığı sorunları ve kuraklık sonucu ortaya çıkan kıtlık ve açlığı hafifletmek için iki safhada [UNOSOM I (1992–93) ve UNOSOM II (1993-95)] tasarlanmıştır[7]. UNOSOM I, BM tarafından 1992 yılının Nisan ayında yürürlükte olan ateşkesin izlenmesi ve insani yardım operasyonları sırasında BM personelinin korunması amacıyla gönderilmiştir. Birinci Operasyon kabilelerin bir kısmı tarafından direnişle karşılanmış ve BM gücü içerisinde yaşanan sorunlar nedeniyle başarılı olamamış ve görev süresi Mart 1993’te sona ermiştir.
Daha sonra BM gücünün yerini insani yardımın sağlanması için güç kullanılması ve çevreyi güvence altına alınması maksadıyla ABD’nin öncülüğünde 24 ülkeden 37.000 askerden oluşan Birleşik Görev Gücü (Unified Task Force-UNITAF) devralmıştır. Görev gücü silahsızlandırma konusunda başarılar elde etmiş olsada görev süresi Mart 1993’te sona ermiş ve görevi 29 ülkenin katkısıyla oluşturulan ve 1,6 milyar dolarlık bir misyon olan UNOSOM II’ye Mayıs 1993’te teslim etmiştir.
UNOSOM II, sivillerin korunması konusunda başarılı olmasına rağmen görev süresince kayıplar vermiş, yardımları gerekli yerlere ulaştıramamış ve ihtiyaca göre dağıtamamış, tedarik sürecinde aşırı pahalı ve yanlış ürünler seçilerek yolsuzluklar yaşanmış, yardımların bir kısmını BM personeli için harcamış, savaş ağalarının güçlenmesine katkıda bulunmuş ve sonuç olarak bundan sonra BM tarafından yapılacak barışı koruma operasyonlarının sorgulanmasına yol açmıştır. Somali milisleri tarafından BM birliklerine yapılan bir dizi saldırı ve 18 ABD askerini öldüren Mogadişu’daki bir saldırıdan sonra ABD ve Avrupalı katılımcılar Mart 1994’te güçlerini geri çekmiştir. Somali halkı yalnızlığa ve yokluğa terk edilerek, UNOSOM II’nin görevi Mart 1995 yılında sona ermiştir.[8]
1991-1995 yıllarında Somali’de yaşananlara ilişkin hepimizin aklında kalan ve savaş muhabirlerinin başarısı sayılabilecek iki önemli olayı çok istemesem de tekrar hatırlatmanın önemli olduğunu değerlendiriyorum. Birincisi, Ekvator çizgisinin hemen üzerinde yer alan Somali’nin 1991 yılından itibaren kuraklık yaşaması sonucu ortaya çıkan kıtlık ve ölümler. Bu dönemde her gün televizyonda ve gazetelerde görmeye alıştığımız Somalili çocukların ölümü bekleyen kupkuru bedenleri (bizlerin literatüründe “Afrikalı çocuklara benziyorsun” şeklinde yerleşen yeni bir deyim) ve çaresiz anne resimleri.
İkincisi ise daha sonradan Black Hawk Düştü (Black Hawk Down) adıyla filmi yapılan Somali’nin başkenti Mogadişu’da iki helikopterin düşürülmesi sonucu 18 Amerikalı ve iki BM askerinin öldürüldüğü ve binlerce Somalili sivilin ölümüne ve yaralanmasına sebep olan olay. Ölen ABD askerlerinin Mogadişu sokaklarında sürüklenmeleri görüntüleri dünya çapında yayımlanmış ve ABD güçlerini altı ay içinde Somali’den geri çekmişti.
2000 yılında başlayarak günümüze kadar geçici hükümetler ve federal parlamentolar tarafından yönetilen Somali’de barış görüşmeleri ve merkezi hükümet oluşturma çabaları hep sonuçsuz kalmış ve ülkedeki iç çatışmalar süregelmiştir.
Somali’deki Afrika Birliği Misyonu (African Union Mission Somalia-AMISOM), Birleşmiş Milletlerin onayı ile Afrika Birliği tarafından işletilen aktif, bölgesel bir barışı koruma gücü olarak 19 Ocak 2007 tarihinden itibaren Somali’de görev yapmaya devam etmektedir.
NATO, Afrika Birliği’ni destekleme kapsamında Haziran 2007’den bu yana Afrika Birliği (African Union-AU) barış gücü görevlilerine hava taşımacılığı desteği sağlayarak Somali’deki AMISOM’a destek vermektedir.
Somali Türkiye’nin Afrika kıtasıyla ilişkilerinde önemli bir yere sahiptir. Bu çerçevede Dışişleri bakanlığı tarafından Somali ile olan yakın irtibat ve yapılan faaliyetler şu şekilde özetlenmiştir.
[1] Jama Abdullahi ANSHUR, Federalısm And Ethnıc Conflıct In Somalıa: Khatumo State – Somalıland State Conflıcts 2012-2015 Master’s Thesis, Ankara-2016
[2] Dahir Hussein ADDAWE , Somali’de Avrupalı Sömürgeciler ve Direniş Hareketleri (1885-1950) Doktora Tezi, s.12, 2018 Kayseri
[3]Mohamed Osman SALAH, Kuzey Somali’de Osmanlı Hâkimiyeti (1559-1916) Yüksek Lisans Tezi, s.64, Eskişehir, 2015
[4]İslam Ansiklopedisi, cilt 14, sayfa.366 [HABEŞ EYALETİ-Cengiz Orhonlu], http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=140366
[5] Ahmet KAVAS, Afrika’da Siyasi Bunalıma Mahkum Edilen Ülke: Somali, Yayın Tarihi : 9.1.2007, http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/492/afrikada_siyasi_bunalima_mahkum_edilen_ulke_somali
[6] Oktay Bingöl, Somali’de Barış ve Kalkınma Sürecinde Türkiye’nin Rolü-Turkey’s Role in Somalia’s Peace and Development Process, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/73838
[7] http://www.un.org/Depts/DPKO/Missions/unosom2b.htm
[8] https://www.britannica.com/topic/UNOSOM#ref1201870