İstanbul Akçaabatlılar Platformu, İstanbul’da Akçaabat’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 99. Yıldönümünü kutladı.
Profilo Alışveriş Merkezi Tiyatrosu’nda yapılan etkinlikte Akçaabat’ın değerli isimleri bir araya gelerek hasret giderdiler ve hoşça vakit geçirdiler. Akçaabatlı sanatçı İslam Ayvaz’ın Akçaabat’tan yaşanmış hikâyeler ve doğaçlama espriler eşliğinde katılımcılara keyifli vakit geçirterek başarıyla sunduğu program saygı duruşuyla başladı. Ardından ilk konuşmacı olarak Platform başkanı Hayrullah Ertem söz aldı. Ertem, gelenlere teşekkür ederek özetle şunları söyledi. “İnsanoğlunun ihtiyaçlar hiyerarşisinin birinci basamağı güvendir. Maalesef, günümüzde yapılan istatistiklere göre sokakta gördüğümüz dokuz kişiden bir kişiye güvenebiliyoruz. Akçaabat aidiyeti önemli bir değerdir. Bireysel ihtiyaçlarımız bireysel çabalarımızla çözülmüyor. Bunun için sivil toplum kuruluşlarımızın önemini bilmemiz lazım. Biz bu işte çok zayıf durumdayız. İstanbul’da iki tane derneğimiz var. Hepiniz o derneklerin tapusuna ortaksınız. Bir ihtiyacınızı gidermek için arkanızda bir güç olması gerekir, işte bu derneklerimizi bu alanda değerlendirelim. Önümüzde ciddi bir referandum var. Aramızda evet diyen de var, hayır diyen de. Sizlerden ricam, tercihinizi yapmadan konuyu iyice inceleyin, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın. Ne karar verirseniz verin aranızda kırıcı olmayın. Evet veya hayır dünyanın sonu değil” Hayrullah Ertem konuşmasının son bölümünde Trabzon ve Akçaabat’ın tarihi önemi hakkında hatırlatmalarda bulundu.
Hayrullah Ertem’den sonra mikrofona davet edilen tarihçi, yazar, eğitimci Mehmet Hakan Alşan dört hayali olduğunu söyledi ve bunları şöyle açıkladı. “Birincisi, Akçaabat’ta Taksim tramvayı gibi nostaljik bir tramvay olması. İkincisi, gelecek yıl muhacirliğin 100. yılı. Bunun daha coşkulu, derinlikli ve nitelikli bir şekilde anılmasını, Akçaabat’ta muhacirlik anıtı olarak bir saat kulesi yapılmasını istiyorum. Üçüncüsü, yine gelecek yıl 100. yıl münasebetiyle büyük bir sempozyum yapalım. Dördüncü hayalim, Trabzon ile Akçaabat arasında en azından yaz mevsiminde iki-üç ay çalışacak bir vapur hattı. Şurada kaçımız denizden Akçaabat’ın doyumsuz güzelliğini görmüşüzdür? Yazın kara trafiği çok fazla oluyor, Trabzon’a gidip gelmek hayli bunaltıcı bir hal alıyor. Böylelikle hem denizden memleketimiz temaşa ederiz hem de turistik bir gezi yapmış oluruz”
Hakan Alşan’ın ardından Akçaabat’ın lirik tarihini anlatmak üzere Erkan Ergül sahneye geldi. Ergül, Akçaabat’ın kurtuluş yıldönümünü kutlayarak ve o dönem yaşanan acıların tekrar yaşanmaması temennisiyle başladığı sözlerine şöyle devam etti. “Yazılı kaynaklarda Akçaabat’ta ilk şiir 1820 tarihinde Aşık Tahir Karari tarafından yazıldığı bildirilir. Aslen Erzurumlu olup daha sonra Akçaabat’a göçmüş ve hayatının geri kalanını orada sürdürmüştür. 1900’lü yıllara geldiğimizde Eyüp Sabri Lermioğlu’nu görüyoruz. Savaş yılları olduğu için çok fazla kişiye el verememiştir ama verebildiklerinden biri Cemal Azmi Tellioğlu’dur. Tellioğlu şairliğinin yanı sıra roman da yazmıştır. Hasan İzzettin Dinamo gibi büyük bir şair ise Akçaabat’tan çıkmış ama bir daha dönememiştir. Bu da hepimizin ayıbı olsa gerek. Umarım onun da ismi Akçaabat’ta bir şekilde yaşatılır. Yolu Akçaabat’tan geçmiş ama Akçaabat, Maçka ve Görele tarafından bir türlü paylaşılamayan, ünleri yurt dışına taşmış Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Sebahattin Eyüboğlu kardeşler de vardır, Akçaabat ve Trabzon’a sanat dünyasına büyük katkıları olmuştur. Yaşar Miraç Çolak’ın Türk şiirine katkıları büyüktür, ilk şiir kitabının adı da “Trabzonlu delikanlı”dır. Sanatını çok büyük fedakârlıklarla icra etmeye çalışmıştır.” Erkan Ergül, konuşmasını Yaşar Miraç’ın Akçaabat üzerine yazdığı bir şiirden bölümler okuyarak bitirdi.
Sahneye son olarak Cavit Şentürk davet edildi ve Başkan Hayrullah Ertem kendisine plâket verdi. Hayrullah Ertem, Anadolu Yakası Akçabaatlılar Derneği eski başkanı İsmail Şirin’i de sahneye davet ederek plaketi kendisiyle birlikte takdim etti. Efsanevî folklor hocası, çocukluğunda başlayan horon serüvenini kısaca anlatarak, “Hayatta ne istediysem hepsine sahip oldum. Allah ne istediysem verdi” diyerek sözlerini noktaladı.
Tören, Cavit Şentürk’ün de oğlu olan Şenol Şentürk ve ekibinin kısa horon gösterisiyle sona erdi. Tabii Şenol Şentürk horonu babası olmadan icra etmedi, kendisini de ekibe davet ederek gösteriyi ünlü hocayla birlikte sergiledi.