18 Kasım 2024 Pazartesi
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz

Şakir Şevket Bey’in “Trabzon Tarihi” adlı kitabında Akçaabat’a Dâir Notlar

22 Aralık 2016
Şakir Şevket Bey’in “Trabzon Tarihi” adlı kitabında Akçaabat’a Dâir Notlar

Merhaba,

Herkese güzel bir hafta dilerim…

Bu haftaki konumuz Trabzonlu Şakir Şevket Bey…

Şakir Şevket Bey’i pek severim. Büyüleyici kısa yaşamıyla bana hep ilhâm kaynağı olmuştur. Şâkir Şevket Bey, ticaretle iştigal eden Trabzonlu Durmuş­oğul­ları ailesine mensuptur. 1847 M./1263 H. yılında Trabzon’un Cami-i Kebir Mahal­lesi’nde dünyaya gelmiştir. Babası Yemenici Mehmed Efen­di’dir. Ruslar, 1810 yılında 18 parça gemi­den oluşan bir donanma ile Akçaabat’ın Sargana mevkiîne çıkartma yaptıklarında, Rize’den Giresun’a yöre halkı yek-vücud silâha sarılarak işgalcileri hezimete uğratmışlardı. Özellikle Sargana ve Ahanda mıntıkalarında cereyan eden çetin savaşlara Şâkir Şevket Bey’in büyük dedesi ile birlikte dedesi de iştirak etmiş ve büyük dedesi Mehmed Ağa bu muhare­belerde şehit düşmüştür.

Şakir Şevket Bey ise, ilk Türkçe şehir tarihi kitabını yazarak birçok şeyin öncülüğünü yapan Trabzonluların gururu olmuş, hattâ bu eseriyle birlikte dünya tarihçilerine dahi örnek olmuştur.

Belki inanamayacaksınız ama, Şakir Şevket Bey döneminin kıt kaynaklarını inceleyerek çok genç bir yaşta, yani 30’lu yaşlarına çok yakınken bu dev eserini kaleme almıştır… Eserinin Osmanlıca orijinal nüshası sevgili ağabeyimiz Atilla Alp Bölükbaşı’nda mevcuttur. Çok kaliteli ve deri kaplı bir istinsah kopyası da kendi kütüphanemde bulunmaktadır. Ayrıca işbu eser, sıradışı ve inanılmaz çalışkan ve de mahir bir kalem olan sevgili büyüğümüz İsmail Hacıfettahoğlu Bey tarafından latin harflerine çevirisi yapılarak ilim dünyasının istifadesine sunulmuştur.

Pek çalışkan Trabzonlu Şakir Şevket Beyimiz, Trabzon Lisesi’nde de muallim olarak görev yapmış, bunun dışında yüksek memuriyetlerde bulunmuş ve bir dönem gözlerinden tedavi olmak için İstanbul’da da yaşamıştır. Lâkin, bu genç beyimiz çok genç bir yaşta eserini kalem aldıktan çok kısa bir süre sonra, 31-32 yaşlarında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ne mutlu ki “Trabzon Tarihi” adlı büyüleyici eseri ile hâlen gönüllerde yaşamakta olup, biz Trabzonlular için ölümsüzler arasında kabul edilmektedir.

Keşke Trabzonspor’umuzun yeni stadının adı Şakir Şevket Bey Stadyumu olsaydı…

Ne de güzel olurdu, değil mi?

Dönemin hâtırat nakillerine göre, hemen hemen bütün Trabzon tek bir vücûd olarak Şakir Şevket Beyin cenâzesine katılmış ve Beyimiz binlerde tekbir ve tehlil ile birlikte eski Kavak Meydanı’ındaki Kadirî Tekkesi’nin yanına defnedilmiştir. Bu meydan Cumhuriyetin erken dönemlerinde matessüf ortadan kaldırılmış ve üzülerek söylemeliyim ki Beyimizin mezarı ve kitabesi de bu nedenle kaybolmuştur.

Günümüz okuyucuları için dili son derece ağır bir dili olan bu eserde Akçaabat için yer yer kısa notlar ve de değerlendirmeler bulunmaktadır. Bu yazımızda bu notlara değinerek; sizleri, dedesini bizler için Sargana’da şehit veren Şakir Şevket Beyimizi unutmamaya davet ediyorum.

Evet! Şakir Şevket Bey’e göre Akçaâbad, 96 adet kariyeye (köye) ve 650-750 elli hâneye sahip ve 435.667 dönüm arâzisi olan bir kasaba-yı atîkadır (eski antik bir kasabadır). Trabzon hükûmeti putperestlerin elinde iken bu kasabanın halkı da Plâtana denilen kavak ağacını kutsamakta oldukları cihetle, nâhiyenin ismi, bu ağaca nisbet edilmişdi. Muahharan (sonradan) adı Pulâdhane’ye tahavvül eyleyerek (dönüşerek) şimdi inde’t-tahrîr (yeni yazım diliyle) “Polat­hâne” olarak yazılmaktadır.

Nâhiye-i merkûmenin (adı geçen kasabanın) sınırı Trabzon Kasabasının cihet-i garbiye­sinde (batı yönünde) kâin Ayasofya Mahallesinden ve buradaki cesim (büyük) kiliseden başlar.

Akçaabad’ın sinori (hudut sınırı) buradan tâ Akça-kal’a’ya kadar uzanır. Mezkûr (adı geçen) Akça-kal’a’nın ahalisi Trabzon feth olundukdan sonra oradaki atîk kal’anın (eski kalenin) mevki’ ve metânetine (kuvvetine) güvenerek, Trabzon’un fethinden sonra yedi sene daha İslâm ile muhâ­rebeye devâm ederek, nihâyet, orası da kal’anın civârına medfûn Mahmud Paşa marifetiyle fethedilmiştir.

Akçaabad Nâhiyesi arâzisi bereketli topraklar olduğu için rencber ve çalışkan kızlar veya gençler evlenirken bu dikkate alınırdı ve evlilikler bu nedenle çaresiz kalındığında kız kaçırmak (veya içgüveysi) şeklinde olurdu. Bu kabil olaylar çoğu zaman hasımlık ve düşmanlığa neden olduğu gibi nadirattan olsa da sulh ile son bulurdu.

Burada yetişen en değerli ürün ise tütündür. Tütün ilk olarak Sera Gölü sırtlarında yetiştirilmiş oradan tüm nahiyeye yayılmıştır. Altın sarısı ve tatlı bir içimi olan Akçaâbad tütünü, 3 ayrı şekilde kırılıp kurutulur ve satılırdı. Doruk kısmı, orta yaprak ve dip yaprağı olarak ayrı ayrı taylanırdı (preslenip balya hâline getirilirdi.)

İşbu Sera Kariyesi’ne karîb (yakın) Fiz Kariyesi’nde (köyünde) bundan iki sene akdem (önce) Trabzon’da Boztepe nâmlı mahalde medfûn Ahi Evran Dede olmak üzere meşhûr olan bu zâtın merkadı (mezarı), buranın hizmetinde bulunan Akçaabatlı Şeyh Hacı Hakkı Efendi tarafından keşf olunmuştur.

Akçaabatın âlim ve evliyaları da bu itibarla pek meşhurdur. Nitekim, Mûmâ-ileyh Şeyh Hacı Hakkı Efendi dahi an-asl Pulat-hâne ahâlisinden olup erbâb-ı ilm ü tarîkatdendir.

Bununla birlikte Akçaabad Nâhiyesi’nin tanınmış derebeyleri ve tımar sahibi ağaları ise Serdârzadeler ve Hacı Sâlih Oğulları ve Kalcı ve Demli Oğulları ve de Hacı Pehlivân-zâdelerdir.

Haftaya tekrar görüşmek üzere…,

Hoşçakalın.

 

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

Akçaabat Postası SON DAKİKA: