Acı yakınındaysa seni acıtır… Yüreğine işler bir mermi gibi… Tarifsiz duygular anıları köpürtür durmadan… Vardır ama yoktur gibi karmakarışık bir duygu seli düşünceyi yorar… İnanmak ya da inanmamak elinde değil… İki duyguya hapsolan bir kargaşa beyinde salgılanır, yürek sızısını çeker habersiz… Gözyaşları tariften uzak… Hele hapsettikçe bağıra bağıra dökülesi gelir istemeden… Kabullenmekten öte var olan bir gerçeği ne kadar örtebiliriz, kocaman bir avuntu…
Öylesine bir acı ki geçmişin bütün anılarına ortak olmuş…
Bütün sevinçlerine, bütün kederlerine ve bütün hesaplarına…
Sanat + sanat = Yavuz oluyor…
Maça çıkıyorsun sonuç yine Yavuz…
Siyasi arenada sandıklar açılıyor : Yavuz…
Bir çocuk tebessüm edecek, yüzünde Yavuz gamzesi …
Bir kimsesiz sevinecek, yüreğinde Yavuz çiçeği…
O kadar çok şey var ki…
Ah Yavuz!.. Seni nasıl sığdıracağız geçmişe, bilmiyorum…
Nasıl yarın sana yeni sayfa açacağız bilmiyorum…
Kocaman bir bilmece…
Neyi bileceğiz neyi bilmeyeceğiz onu da bilmiyorum…
Diyor ki Mevlana:
“ Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme.
Başka bir yar başka bir dosta meyIediyorsun etme.”
Seni uğurladı binlerce sevenin… Akçaabat ağladı, Trabzon ağladı, Türkiye ağladı… Her köşeden seni sevenler akın etti o son görevinde… Kenarda seni seyrettik gururla yine… Son yolculuğuna giderken de heyecan doluydun… Yerinde durmaz bir kalabalık akın akın heyecanına eşlik etti…
Güzel insan, can kardeş, sadık dost!
Her anımı paylaştığım, her soruma cevap bulduğum, her güzellikte buluştuğum Yavuz insan!.. O kadar büyük ki acım bilemezsin…
Arkaya dönüp bakabilsen anlarsın…
Son kez baktım sana yolculuğunda… Kara kaşının altında gözlerine baktım, gözünü açacak ve “Ne haber başkan” diyeceksin… Demedin, hiç oralı bile olmadın…
Küsmedim ama biliyorum ki oralardaydın ve seslendin, sesini geçiremedin…
Akçaabat yolları artık çok sessiz… Bir yerlerden karşıma çıkacaksın diye beklerken yokluğun kara bir hüzün gibi içime doğuyor, öfkeleniyorum…
Bu sabah da yanındaydım, yanında o kadar sevenin vardı ki, yine hüzünlü bir gurur duydum…
Başkan Veli Sezgin ile Ali Sivrikaya ile Sinan Çelik ile Tayfun Kırımlı ile seni konuştuk… Saydım beş kişiydik ama sen yoktun… Sonra baktım bizi sen getirmiştin bir araya, oradaydın… Böylesine duygular işte… Anlamsız, tarifsiz ve bi çare…
Gittin ya güzel dostum, yağız delikanlım, heyecanlı yüreğim… Bizleri koyuverdin ya acılara, gözyaşlarına… Küsmedik sana bilesin… Bir bildiğin vardır yine… Muzip cümlelerinle acılarından sevinçler yeşertmeye devam edeceksin…
Bir tiyatro gibi yeni roller üstleneceksin… Bir köşeden yüksek sesinle sert adımlarınla çıkacaksın sahneye ve şöyle dik durup, seyircileri süzüp bir kaç kelime ile sana döndüreceksin bütün bakışları… Bunu hep yapardın…
Bir kaptan gibi, bir başkan gibi bir asbaşkan gibi sporcularını gözden geçireceksin birer birer… Bir kaç kelime ile herkesi mutlu edeceksin… Bir bakacaksın etrafında seni seven onlarca sporcu seni saracak yine sevgiyle, hasretle…
Sonra Akçaabat’ı konuşacağız beraber… Kültüründen , sanatından, imarından… Sonra kimsesizlerin kimsesi olmak için büyük hayaller kuracaksın ve “Başkan biliyor musun şu Akçaabat’ın hemen karşısında üç gemi olacak, biri senin biri Veli başkanın biri de benim… Onlar çalışacak bir Akçaabat’ı o gelirle yeniden eski sanat kültür dolu günlerine döndüreceğiz…” diyeceksin içten iç çekip güzel gülüşlerinle…
Sonra, Tütünspor’un renkleri sürükleyecek bizi… Yağmuruyla, çamuruyla… Sevinçlerine ağlayacağız, mağlubiyetlerinde insanları teselli edeceğiz… Bir sebat aşkı sürükleyecek bizi… Ankaragücü maçı, mutlak kazanmalıyız ya bir meastro gibi yöneteceksin bütün kurguları… İçeride sen, dışarıda sen ve ben gazeteci kılığına girmiş bir yönetici olarak saha kenarında….
Sonra uzun yolculuklar sürükleyecek bizi… Sen haksız suçun mahpushanesinde biz yollarda, çare arayışında… Ekrem abin uzun yol şoförüya ne gezer… Hepimiz bir saatlik şoför… Abin İlhan hem çaresiz hem hesaplı… ve kavuşma sevinci … Ne heyecanlar yaşattın bize güzel insan, güzel dost . güzel heyecan!..
Anlatmakla bitmez ki… 13 oyun ve 13 oyunda aynı seyirci , ben! Sizin o heyecanınıza aşık ben! Sizin sanat aşkınıza sevdalı, ben! İşte öyle birşey bu… Anlatmak zor, yaşamak güzel ama bir o kadar da kahramanımı kaybetmek kahredici…
Kocaman bir değerimiz gitti Akçaabat… O binlerce seveni koca yürekli adamını uğurladı 5 mart pazartesi… Zamana hapsolan anılarını bıraktı ardında… Bizler hem ağlayacak hem güleceğiz, ne mutlu!..
Güle güle güzel adamım… Biliyorum iyilik dolu yüreğin dahasına dayanamadı… Şu kısacık ömründe o kadar koştun ki, o kadar yoruldun ki..
Ardında gururla anılacak bir geçmiş bıraktın yavrularına…
Sen gibi bakacaklar yaşama, sevgi dolu…
Gülerken ağlamanı gördüm Berfin’in gözlerinde…
Fatma yıkılmış bir sevgi gibi hasretine düştü bugünden, Berensu şaşkın…
Onlar bizim de evladımız artık, üzülme!
Güle güle git… Bizi de bekle… Bir gün yeniden orada kaldığımız yerden devam edeceğiz;
Kimbilir…
Seni o güzel seslenişinle anacağız:
“YAVUZ GELİYOR YAVUZ , DENİZİ YARA YARA”
Mekanın Cennet, Ruhun Şad olsun sevgili Yavuz’um…
AKÇAABAT’IN YAVUZ’U
YAVUZ DELİKANLISI…